Kılıçdaroğlu: “Değerli Halkım, Değişime Bu Acımasız Neoliberal Tek Adam Rejiminden Başlayacağız Ama Değişim Burada Kalmayacak”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Hükümet değiştirmekten çok daha derin sorunlarımız var. Hazineyi soyar. Bina affı çıktı. Soyguncular sessiz kalıyor. Ses duyulmuyor. Şehirler kira üzerine kurulur. Esnaf birkaç metre kazanmak için sütunları kesti. Deprem olur komşu illerde kiralar fırlar. Büyük küçük tüm fırsatçılara geçiş izni verilir. “Açıkça ifade edeyim değerli halkım, rant peşinde koşanlar bizi yönetiyor” dedi. Kılıçdaroğlu, “Sevgili halkımız, değişimi bu talancı neoliberal tek adam rejiminden başlatacağız. Ancak değişim burada kalmayacak. Değişim, halkın tüm ilgi alanlarına yayılacaktır. kırılacak, sahipsiz, kimsesiz, akrabasız kuşlar bu ülkede yuvalarını yeniden bulacaklar.” .
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Grup Toplantısı’nda gündeme ilişkin konuştu. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Grup Toplantısına katılanları 6 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta ve dün akşam Hatay’da meydana gelen iki büyük depremde hayatını kaybeden vatandaşlar için “2 dakikalık saygı duruşu” yapmaya davet etti. .
Hayatını kaybeden eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın fotoğrafı grup sıralarının ön sıralarına yerleştirildi.
Kılıçdaroğlu kürsüye çıkarken salonda alkış veya slogan atılmadı. Kılıçdaroğlu konuşmasında, “Sizden ricam girişte olduğu gibi gelişigüzel alkış ve slogan olmaması. 15 dakikalık bir konuşma yapacağım, sonra sessizce dağılacağız” dedi.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satırbaşları şöyle:
“TOPLUMA ACI DUYMAMAK HER SİYASETİN TEMEL GÖREVİDİR: Her acıdan ders çıkarmak her insanın temel görevlerinden biridir. Acı çekmemek ve önlem almak aklın bir gereğidir. Muhteşem yaratılışın verdiği en pahalı şey akıldır. Aklımızı kullanmak, bilimi kullanmak, doğruları görmek ve topluma acı yaşatmamak her siyasetin temel görevidir.
YARIN BELEDİYE BAŞKANLARIMIZLA DEFNE’YE GİDECEĞİM: Dün akşam saat 20.00 sıralarında (20.00), Defne ilçesinde 6.4; Samandağ ilçesinde 5.8 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi. Hayatını kaybedenler var. Kendilerine Allah’tan rahmet diliyoruz. Yaralılara acil şifalar diliyoruz. Yarın; Belediye başkanlarımızla Defne’ye gideceğim. Olayları yerinde görmek ve yaraların sarılmasında atılan aşamaları izlemek için orada olacağım.
KALBİMİZDE BÜYÜK BİR YARA AÇILDI: Sevgili dostlarım, değerli dostlarım; Tüm milletimizi, bizi dinleyen herkesi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Değerli halkımız, yaşadığımız büyük felaketin yaralarını sarmaya çalışıyoruz. Kaybımız çok. Kalbimizde büyük bir yara açıldı. Milletimizin, hepimizin bir kez daha başı sağolsun. Bugün burada ne yapacağım konusunda uzun uzun düşündüm. Dedikleri gibi ‘kelimeler kifayetsiz’. Bu kadar. İnsan ne söyleyeceğini, nasıl söyleyeceğini bilmiyor. Ben de konuşmamı satır satır yazmaya karar verdim. Konuşmama başlamadan önce girişte olduğu gibi bizden ricam; gelişigüzel alkış sloganın olmamasıdır. 15 dakikalık bir konuşma yapacağım ve sonra sessizce dağılacağız.
GÖRDÜĞÜMÜZ GERÇEK ÇOK MUHTEŞEM VE KABAŞ: Sevgili arkadaşlar, pahalı arkadaşlar; Büyük bir felaket yaşıyoruz. Haberi ilk duyduğumda hepiniz gibi ben de çok korkmuştum. Sonra aklıma depremin en uygun olduğu bölgeye gitmek geldi. Liderlerimizi aradım ve ‘Kalkın gidiyoruz’ dedim. Gittik. Hatay’a vardık. Kıymetli dostlarım, kıymetli dostlarım, muhterem vatandaşlarım, gördüklerimi nasıl tarif etsem bilemiyorum. Duş almak üzereydik. Gördüğümüz gerçek olamayacak kadar korkunç ve kabustu. Gökyüzü mavi değildi, bulut da yoktu. Antik kentlerimizde ölümden başka bir şey yoktu.
GECE OLDUĞUNDA, TAMAMEN TUTUKLUYUZ: İnsanlar sokaklarda isimlerini haykırıyorlardı; oğul, kardeş, anne, baba isimleri. Herkes birbirinin adını söylemeye çalışıyordu. Akşam olduğunda tamamen tükenmiştik. Oradaki geceyi nasıl tarif edersiniz? Buz gibi soğuk ve gerçek bir zifiri karanlık. Uyuyacak bir yer arıyoruz. Her neyse, bir yere yerleştik. dinlenmek için emekli oldum; ama dinlenmek ve uyumak mümkün değil. Gözlerimi kapatıyorum, o çocuklar, o isimler çıkmıyor aklımdan. Halkımızın çektiği acıları düşünüyorum. Torunlarımı düşünüyorum. Duygularım karışıktı.
O ANDA TAM OLARAK KEMAL DEĞİLİM: Düşündüm de, bu ülkede acı dışında her şeyi paylaşıyorlar. Kendime sordum, vicdanıma sordum, bu ülkede acıya ortak olur mu? Yarın torunlarım büyüyecek, Allah onlara ömür verirse bana ‘Dede en zor zamanlarda neredeydin, ne yapıyordun’ diye soracaklar. Onlara ne diyeceğim? düşünmeye başladım. İşte o zaman içimde bir şeyler kırıldı. Artık eski ben olmayacağımı anladım. O an itibariyle tam olarak Kemal değildim. Kalktım; Basın danışmanım Ömer’i (Ömer Topsakal) aramaya başladım. Telefon sınır çizmiyor. Hiçbir şey çalışmıyor. Ömer, sana gece kapı önünde arabada yatacağını ve arabada olacağını söylemiştim. ortasına gittim. Aslında o da uyumuyordu. Tıpkı travma gibi. Hadi Ömer, halkımıza seslenmeliyiz dedim. Sana en zor anında nerede duracağını söylemeliyim. Gelecekteki torunlarımın soracağı soruları cevaplamalıyım, dedim bu gece.
OLMAYAN BİR YAPIYI MİLLETİ İÇİN VE EVLATLARI İÇİN YÜKSELTMEYECEĞİM: Erdoğan’la siyaset üstü bir ittifak kurmayı reddediyorum, dedim. Ne onunla, ne sarayıyla, ne de çeteleriyle saf tutmayacağım. Siyasette, siyasette, ölümde, yaşamda, millette olmayan bir devlet yapılanmasına taraf olmayacağım. Milleti için olmayan bir yapıyı evlatları için yüceltmem. Bunu söyledim. Asla ama asla yüceltmeyeceğim. Dayanışma içinde olacaksam milletimle dayanışma içinde olacağım dedim.
SÜNNİ VE ALEVİDİR. TÜRK VAR, KÜRT VAR. GÜÇLÜ OLACAKSA, BUNLARLA GÜÇLÜ OLACAĞIM: Bu ülkede 84 milyon can var. Genç ve yaşlı var. İnanan, inanmayan, dindar ve ateist vardır. Sünni ve Alevi var. Türkler ve Kürtler var. Ayağa kalkabilirsem, onların yanında duracağım. Onlar oradayken Erdoğan nedir Allah aşkına; Kendime sordum. Siyaset üstü diyerek iğrenç reklamlar yapan Bağlantı Başkanlığı ile iş birliği yapayım mı? İrtibat Başkanlığı bir dakika içinde başlamıştı ve şimdiden birçok ahlaksız işin içindeydi.
YÜREĞİ YANMIŞ ARKADAŞLARIM, DAHA UYGUN OLMAYA HAYIR MISINIZ?: Milletimize seslenmek istiyorum ama internet bağlantısı yok. Ömer’le uğraşıyoruz. İnsanlar bizi bekliyor. İnternet ilişkisini halletmeye çalışıyoruz. Saat gece 2 Neyse, interneti bir şekilde çözdük. Düşündüklerimi amaçsızca ama süslemeden söyledim. Şimdi buradan siz değerli halkımıza tekrar seslenmek istiyorum; Ey halkım, sevgili halkım, kalbi kırık halkım, daha uygun olmayı hak etmiyor musunuz? İnsanları hep hüzün ören bir ülkede yaşamaya devam mı edeceğiz? Cumhuriyetimizin bir asrı geçti, ikinci asrımız yetmez mi? Halkının derdine koşamayan bir devleti toparlamaya, değiştirmeye, güzelleştirmeye çalışmayacak mıyız; Zamanı gelmedi mi sevgili halkım? Yazımızı öldürdüler ama bizim de mazlum insanlarımız için bir pınarı yaşatmamız gerekmiyor mu? İkinci yüzyılda daha güzel bir şey istemeyecek miyiz? Elbette yapacağız. O zaman net konuşmamız gerekiyor. Gözyaşlarımızın gözlerimizi bulandırmasına izin vermeyelim.
SEVGİLİ HALKIM, ODA ARAYANLAR BİZİ YÖNETİR: Bir hükümeti değiştirmekten çok daha derin sorunlarımız olduğunun hepimiz farkındayız. Gücü değiştireceğiz. Orası kolay. Ancak hepimiz değişimin bir hükümeti değiştirmekten daha büyük olması gerektiğini biliyoruz. Çünkü zihniyeti değiştirmemiz gerekiyor. Zihniyet değişmediği sürece bu sorunlarla her zaman karşılaşacağız. Bu ülkeyi harabeye çeviren zihniyetin kökünü kazımalıyız. Değerlerimizi yeniden inşa etmemiz gerekiyor. Devlete bakış açımızı değiştirmeliyiz. Beş kişilik çeteler büyük bir hazineyi çalıyorlar. İmar affı için katlar yükseliyor. Bir hibe verilir. Hırsızlara susamış. Ses üretilmiyor. Şehirler kar üzerine kurulur. Dükkan sahibi birkaç yarda kazanmak için sütunları kesiyor. Bir deprem olur, çevre illerde kiralar fırlar. Büyük ya da küçük tüm fırsatçılara izin verilir. Açıkça ifade edeyim değerli halkım, bizi çıkar peşinde koşanlar yönetir. Açgözlü insanlara hoşgörü gösterilir. Kendini akıllı zanneden kurnazlar devletine vergi verip müşterilerini kandırıyorlar. İş adamları, mali müşavirleriyle yasal boşlukların peşine düşer. Kibir alkışlanır. Hırsızlığa müsamaha edilir. Nizam, ritim devam ediyor. Hızlı bir fırsatçılık. Büyük küçük herkes kiranın peşinde. İhanet, övünme ve çıkar. Bu da nedir böyle? Değerli halkım bu nedir Allah aşkına bu nasıl bir düzenlemedir? Biz kendimize böyle ne yaptık? Nedir bu yasak aşk Allah aşkına… Oturup düşünmemiz gerekmez mi?
HER ŞEY AMA HER ŞEYİN TEMELİNİ DEĞİŞTİRMEK ZORUNDAYIZ: Değerli halkım, elbette önce bu düzeni suçlayacağız. Çünkü bu düzeni getirdiler. Ama biraz kendimizi kandırmamız gerekiyor. Politikacılar ne olacak? Kısa vadede zengin olur ve alışılmadık şekilde siyasete girer. Sen de görüyorsun, ben de görüyorum. Biz siyasetçiler oy kaybedersek imar affına hep el kaldırıyoruz. O zaman saray mensupları ulusu açıkça tehdit edebilir. Defter tutuyorlardı. Döngünün dışındalar. İçiniz rahat olsun, Allah yolundan saptırmasın. Tabii ki çıktılar. Çünkü tamamen farklı bir kozmosta yaşıyorlar. Siyaset anlayışlarında farklı bir özgüven var. Olmaması gereken özgüven. Kısacası sevgili dostlarım, değişmemiz gerekiyor; Sistemi, yani organizasyonun çalışma durumunu kökten değiştirmemiz gerekiyor. Devletin çalışma şeklini değiştirmeliyiz. Siyasetin yapılış biçimini, davranışlarımızı değiştirmeliyiz. Değerlerimizi davranışlarla yakınlaştırmamız gerekiyor. Değerler söz konusu olduğunda mangalda kül bırakmayan bizler, bunu davranışlarımıza yansıtmamız gerekiyor. Kısacası, her şeyi değiştirmeliyiz ama temelde.
DEĞİŞİMİ BU VAHŞİ NEOLİBERAL TEK ADAM REJİMİNDEN BAŞLATACAĞIZ: Sevgili dostlarım, sevgili dostlarım, sevgili insanlar, değişimi bu acımasız neoliberal tek adam rejiminden başlatacağız. Ancak değişim burada bitmeyecek. Kamu yararına olan tüm alanları etkileyecek değişim. ve şafakta, şafak sökecek; Yuvasız, meskensiz, aidiyetsiz bırakılan kuşlar bu ülkede yeniden yuvalarını bulacaktır. Depremler her zaman olacak sevgili dostlar, burası bizim bölgemiz, bundan kurtulma şansımız yok. Ama artık deprem karşısında devlet çaresiz kalmayacak. Bu kabusun tekrar olmasına izin verme.
TERCİHİN BİTMESİNE, İSTİSMARIN BİTMESİNE, AÇGARLIĞIN BİTMESİNE, RANTININ BİTMESİNE EMİN OLUN: Haramdan, bozgunculuktan, saçmalıktan, ikiyüzlülükten; Siyaset geri çekilecek. Bu ikinci yüzyılımızda bir daha olmasın. Emin olun kayırmacılık bitecek, sömürü bitecek, açgözlülük bitecek, rant bitecek. Her birimiz elimizi taşın altına koyacağız. Bu coğrafyada yaşayan her birimiz sorumluluk altına gireceğiz. Önce biz inanacağız, kural bu. Birbirimize inanacağız, ülkeyi değiştireceğimize, adaleti getireceğimize inanacağız, daha iyisini hak ettiğimize inanacağız.
İmar aflarını ARTIK DÜŞÜNMEYECEĞİZ. PLAN YAPACAĞIZ, PLANLARI TAKİP EDECEĞİZ: Deprem gecesinden bu yana dayanışma içinde olan onurlu insanlarımız için inanmak zorundayız. O güzel insanlarla birlikte bu ülkeyi o güzel insanlar için yeniden inşa edeceğiz. İlimle, fikirle, teknikle, liyakatle kuracağız. Kurallar koyacağız, bu kuralları asla çiğnemeyeceğiz. Artık imar aflarından bahsetmeyeceğiz. Planlar yapacağız, o planlara uyacağız, onlara bağlı kalacağız. Kurumlar inşa edeceğiz. Bekar erkekler bir daha asla bu bölgede olmayacak. Helal ile yasal olanı birleştireceğiz. Vallahi, Allah’a yemin olsun ki bu harami sistemi mutlaka değiştireceğiz. Son olsun arkadaşlar, bu son; Ve yarın çocuklarımız, torunlarımız sorduğunda ‘Bu kabusu bitirdik’ diyelim arkadaşlar.”